Bu sitedeki resim, fotoğraf, yazı ve şiirler, izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz.
 

                                     Yeşil Yunus



    Denizlerimizin birinde altın kalpli bir yunus ailesi yaşarmış.

    Bu ailenin küçük bir çocukları varmış, doğal olarak adı Yunusçuk imiş. Bu aile denizlerde kimin neye ihtiyacı olsa yardıma koşarlar, herkesin dertleri ile ilgilenirlermiş.
   
Denizlerin her yerinde sevilen bu ailenin etrafındaki hemen hemen herkes dostları imiş.
Küçük Yunusçuk’ ta anne ve babasının dediklerini yapar onların sözünden kendisinin iyiliğini istediklerini bildiği için hiç dışarı çıkmazmış.
   
    İşte bir gün küçük Yunusçuğun böylesine iyi bir çocuk olduğu deniz perisinin kulağına gitmiş.
Deniz perisi Yunusçuğun anne ve babasına giderek çocuklarının ne kadar iyi bir çocuk olduğunu bildiklerini onun için Yunusçuğu hem ödüllendirmek hem de ona bir görev vermek istediklerini söylemiş. Anne ve babası Yunusçuk ile bir kez daha gurur duymuşlar. Ve ona nasıl bir ödül ve nasıl bir görev vereceğini deniz perisine sormuşlar.
   
    Deniz perisi başlamış anlatmaya:
    -Yunusçuk artık haftada bir gün insan olarak karaya çıkabilecek. İşte ödülü bu. Göreve gelince insan olarak dolaşırken karadaki herkese yardım edecek ve tabiatı koruyacak.
Onun için adı Yeşil Yunus olacak, ilk görevi yarın onu bekliyor.
    Diyerek ortadan kaybolmuş.
   
    O geceyi uykusuz geçirmiş heyecandan Yeşil Yunus. Sabah olunca onu anne ve babası kumsala yakın bir yere getirmişler. Yeşil Yunus birdenbire 8-9 yaşlarında şipşirin bir erkek çocuğu oluvermiş.
Yalnız onu diğer insanlardan farklı kılan özellikleri de varmış. Mesela kuşlarla, çiçeklerle tabiatta yaşayan herkes ile konuşabiliyormuş.
   
    Kumsala adımını atınca perinin verdiği görevler gelmiş aklına. Tabiata iyi davranman gerekiyor demişti. O da hemen ilk iş olarak kumsala çevreyi önemsemeyen insanların attığı naylon poşet ve pet su kaplarını toplayarak başlamış işe. Onları çöp bidonlarına atmış.
   
    Fakat o esnada çok garip bir şey olmuş. Kendini birden çok güçlü hissetmiş. O yine
tabiata ettiği her yardımın karşılığında biraz daha güçleniyormuş, bunun farkına varınca çok sevinmiş.
Yeşil Yunus ormana doğru ilerlerken hafif hafif yağmur çiseliyormuş.
    
Birisi:
    -Pıst pıst bakar mısınız, lütfen!
Yeşil Yunus etrafına bakınmış kimseyi görememiş.
    -Bana seslenen kim? Bir daha seslenin lütfen! Göremiyorum.
Demiş.
    -Bu tarafa, bu tarafa, evet ağaçların altına lütfen!

Yeşil Yunus o tarafa doğru yürümüş. Bir de ne görsün otların arasında minicik bir kuş yavrusu. Eğilip hemen onu almış.
    -Sen buraya nasıl geldin böyle minik kuş? Senin annen baban nerede?
    Minik kuş Yeşil Yunus’ a:

    Yağmuru görebilmek için yuvadan biraz fazla aşağıya sarkınca kendimi otların içinde buldum. Ben şimdi nasıl çıkacağım bu ağacın tepesine?
            Deyip ağlamaya başlamış.  
   
Yeşil Yunus ona:
    -Üzülme minik kuş ben sana yardım edebilirim.
    Demiş.
   
Yuva yaşlı bir meşe ağacının üst dallarından birinde imiş. Yeşil Yunus nasıl ağaca çıkacağını düşünürken.
Birden:
    -Merhaba minikler ben size yardım edebilirim.
   
    Deyivermiş yaşlı meşe. Ve hemen dallarından birini uzatarak Yeşil Yunus’ un binmesine yardım etmiş. Avucundaki minik kuşu yuvasına koyan Yeşil Yunus o kadar güçlenmiş ki minik kuşa hoşça kal deyip, aşağıya bir çırpıda inivermiş.
Yaşlı meşeye de:
    -Hoşça kalın bay meşe.
Diyerek yoluna devam etmiş.

 

SEVİLEN ŞİRLER

SAHİPSİZ HATIRALAR

Umutlarımı umutlarına bağlamıştım.
Bütün hatıralarımdaki hataları yok etmek,
Bir kara tahtadaki maziyi silip,
Yerine bembeyaz ümitleri yazmak için.

Nasıl bilebilirdim duygularına sahip
çıkmayacağını,
Hatıralarımı senden sonra daha bir,
Simsiyah yaşayacağımı.

Beni karanlıklara gömüp,
Kendine başkaca ışık arayacağını.

Düşünemezsin bile içimin sana yakınlığını !
Bul, ara, dene, hayallerin kırık kırık olana dek.
Dönüp arkana baktığında bekler bulacaksın,
Beni karanlıklarda umudum !
DİŞİ !..


Sen,
Duygu sağanağına gebe,
Bulutlar gibisin !...

Harika bir dişisin !
Ben birazını tattım.
Sen,
Zamanı durdurana kadar !...
VEFASIZLIK...!


Bir ömür sefalete açıktır.
Biri ölüm, diğeri işkence.
Biri yok oldu gitti, diğeri bilmece.
Kahrı yazsam kim okur ki?

Yaşım ileri, ileri, okusa ne ola ki?
Kaçtım geldim buralara, yıllara inat.
Aklımdan olmaktansa, yalnızlığım yeğdir.
Görenler hep kavgacı dediler görünümüme.

Sevgimi akıttıklarım bir bahane etti yine.
Bula bula gönül, hep terki sevenleri sevdi.
Sevdamdaki eksiklikler değil sebep!
Zaman, mutlaka aşk için, hep ters geldi

Umutlar yeşerirken güneş kayboldu.
Güneşi tuttum da, seni tutamadım gönül!
Hiç açmadım içimi kimseye, bu yaşa kadar.
Sevdim seni diyemedim her gördüğüme.

Seni seviyorum dediklerim, ya öldü!
Ya da seviyorum demek, ona bir şey vermedi.
Biri sevdi yok oldu gitti.!
Biri rencide edip acıdı, sonra genç adam dedi.

Hangisi değerdi, sevmeye gönül vermeye.
Bırakıp yalnız başıma ölüp giden mi?
Yoksa dalga geçip, seni bırakmam,
Ama sevmiyorum diyen mi?

Bazen manyak oldum zihinlerde.!
Dengesiz kişiliğini kaybetmiş biri.
Bazen yeter artık diyecek kadar bıktırdım!...
Kimi zaman oynadım, nefret için kendimden.

Sizler iki kadın sevinin, kendinizle övünün.
Bir kötü yarattınız, aşkınızla kimsesiz.!!!
Beni kendimden nefret ettirdiniz haklıca.!
Kızılda kor olsun yürekleriniz...

Aşk sevgi dolsun....
Övünün kendinizle, bir adamdan hiç yarattınız.
Sevdiniz sevildiniz hep kendiniz için!...
Yüreğimde güç kalmadı artık...

Kimseyi sevmek için!...
Sevinin övünün, boş bir insan yaratttınız!!!...
Bugün 6 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol